|Kırısoçheri'den Koçgiri'ye 1200 Yıllık Konfederasyon / Erdoğan Çınar|

325 yılında İznik'te toplanan Ekümenik Hıristiyan konsilinde Hıristiyanlıgın Roma İmparatorlugunun resmi dini olarak kabul edilip Anadolu'nun kadim inanışlarının yasaklaması ile birlikte Anadolu'da sosyal hayatı düzenleyen, iç barışı ve huzuru saglayan ruhani yapılar ve sosyal kurumlar yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldılar. Ve doğal olarak Anadolu'nun kadim halkı kutsal saydıkları kurumlar önderliginde İznik Konsil kararları ile dayatılan yeni dine karşı direniş başlattılar.

Hıristiyan Kilisesi halkın bu haklı direnişini çok kanlı bir biçimde bastırdı. Halk agır şiddete maruz kaldı, zorunlu göçe tabii tutuldu, soykırıma varan insanlık dışı eylemlerle yok edilmenin eşigine geldi.

Anadolu'nun kadim halkı devletin gücünü arkasına almış olan Hıristiyanlara karşı açık bir biçimde muhalefet etmenin kendilerini çok hızlı bir yok oluşa sürükledigini çok geçmeden fark ettiler. Varlıklarını korumak için açık muhalefeti terk ederek, yeni bir savunma stratejisi geliştirdiler.

Anadolu'da Hıristiyan olmayanlara yaşam hakkı verilmiyordu. Onlar da takiyye yaptılar, Hıristiyanlarmış gibi göründüler. Daha da ileri giderek - Tıpkı bugün Alevilerin asıl Müslümanlar bizleriz demeleri gibi- dışarıya karşı asıl Hıristiyanların kendileri olduklarını dahi iddia ettiler.

Anadolu halkı gerçek Hıristiyanlar bizleriz dediler ama sudan bahanelerle;

-Kiliseyi, kilisenin dogmalarını, kurumları, kilise hiyerarşisini ve ruhban sınıfının otoritesini reddettiler.

-Hıristiyan azizlerine, kutsal ekmege ve ikonlara yapılan kutsal ibadete şiddetle karşı çıktılar.

-Hz. İsa'nın düpedüz bir insan oldugunu, onun babasının dünyanın yaratıcısı olamayacagını savundular .

-Asla kiliseye gitmediler, ibadetlerini inatla 'proseuchai' denilen evlerde (dua evi/cem evi) yaptılar.(1)

Bugün hala güncelligini koruyan Alevilere yönelik o ünlü ve igrenç 'mum söndü' iftirası da ilk defa bu dönemde Hıristiyan kilisesinin vaazlarında görülmeye başlandı.

"Kız kardeşleri, kayınvalideleri veya görümceleriyle kirlenmiş olanlara, ziyafet için toplanıp içki içtikten sonra ışıkları kapayan ve akrabalıga, yaşa ve cinsiyete bakmadan âlem yapanlara lanet olsun".(2)

Anadolu halkının gerçekten Hıristiyan olmadan, kendisine Hıristiyan süsü vermesi Hıristiyan kilisesini tatmin etmedi. Katliamlar devam etti.

Gün geldi bıçak kemige dayandı. Miladi 836 yılında ortaya Carbeas adında bir kahraman çıktı ortaya. Eskişehir civarında Amorium kalesinin komutanıydı. Hıristiyanlar babasını katletmişlerdi. Beş bin kişilik ordusunu aldı Arguvan'a geldi orada bir şehir inşa etti. Daha sonra merkezini Divrigi'ye taşıdı. Bizans'ın ve Ortodoks kilisesinin baskısından bunalmış halk onun etrafında toplandı. Carbeas'a en büyük katılım Kuzey Batı Dersim'den, Balu (Bugünkü Palu ve civarı) diyarından geldi.

Kuzey Batı Dersim bölgesinde aşiretler o çagda genel olarak 'Balaki' aşiretleri olarak adlandırılıyorlardı. Bu nedenle bir konfederasyon halinde Carbeas'ın etrafında toplanan bu aşiretlere Araplar 'Bayalika' adını verdiler. Onlar ise kendilerini Palu'lu anlamına gelen bir sözcükle tanımladılar 'Paluikiyan'

Carbeas'ın çevresinde toplanan 'Paluikiyan'lar.Darda, zorda kaldıklarında dışarıya karşı Hıristiyan'mış gibi davranıyorlar ve aradaki ses benzerliginin ardına sıgınarak, Aziz Paul'e ve Paulikiyan kilisesine baglıolduklarını söylüyorlardı.

Batılı kaynaklarda 'Paulikiyan'lar olarak geçen bu konfederasyonun ne Hıristiyan Paulikan kilisesi, ne de de bu kilisenin kurucusu Aziz Paul'le hiç ilişkileri olmadı - Bugün Ali adının ardına sıgınan Alevilerin Hz. Ali ile bir ilişkilerinin olmadıgı gibi-.

Carbeas'ın liderliginde toplanan bu konfederasyonu oluşturan başlıca aşiretler şunlardı

  • Balukîyan
  • Sarîyan
  • Sefikîyan
  • Helîlan
  • Gernîyan
  • Pevruzîyan
  • Kuanhancîyan
  • Reşikîyan
  • Laçikîyan
  • Yêvazkîyan
  • Mıstikîyan
  • Îbikîyan
Bu aşiretlerin büyük bir bölümü Kuzey Batı Dersim'den olmak üzere Anadolu'nun çeşitli bölgelerden gelerek Maciran'a (İmranlı , Divrigi ve yakın cografyası) yerleştiler. Divrigi'ni başkent yaptılar ve burada bir kale inşa ettiler.

Carbeas etrafında toplanan kuvvetlerle Maciran'dan kalkarak Bizans içlerine uzanan çok sayıda akınlar düzenledi. Savunmasız, silahsız ve çaresiz halkı katletmeye kolaylıgına alışmış Bizans orduları yerel halktan oluşmuş düzenli kuvvetler karşısında tutunamadılar. Büyük yenilgiler tattılar

Carbeas 863 yılında Ankara Savaşı'nda, bugün Hüseyingazi adı ile anılan tepenin sırtlarında Hakk'a yürüdü. Bedeni aynı yerde topraga verildi. Carbeas'tan sonra toplulugun başına Chrysocheir (Kırısoçher) geçti. Krısoçher büyük bir kahramandı. Bizans imparatoru III. Michael'i Samsat önlerinde çok agır yenilgiye ugrattı. Bizans İmparatorluk ordusu bu yenilgi ile adeta dagıldı. Eskişehir önlerinde bir başka Bizans ordusunu daha yendi. Chrysocheir Dersim'den Ege Denizi'ne kadar bütün Dogu Roma topraklarının tartışmasız egemeni oldu. Anadolu'nun önemli şehirleri Ankara, İzmit, İznik ve İzmir'i ele geçirdi.

Krisoçher 872 yılında bugünkü Seyitgazi ilçesinin yanı başındaki tepede Bizanslılarla yaptıgı savaşta Hakk'a yürüdü.

Koçgiri'lilerin inşa ettikleri Divrigi kalesi Bizans'a ve Hıristiyan Kilisesi'ne karşı direnişini 873 yılına kadar sürdürdü. O yıl, Divrigi merkezli büyük bir deprem oldu. Bunu fırsat sayan yakınlardaki bir Bizans Ordusu, kaleye saldırdı. Koçgiri'liler, depremin yaralarını sarmakla meşgullerdi. Savaşacak, karşı koyacak durumda degillerdi. Direnme güçleri yoktu Kaçabilenler kaçtılar. Tutsak edilenlerin büyük bir bölümü Ortodoks askerler tarafından kılıçtan geçirildiler. Çaltı Çayı günlerce kızıl kan aktı. Bizanslılar biz kısım Koçgiri'liyi de Balkanlara sürdüler, burada zorunlu iskana tabii tuttular

Krısoçher'e baglı konfederasyon onun zamanında ve ondan sonra onun adı ile anıldı; Kırısoçheri Konfederasyonu. Bu federasyonun adı Osmanlı kayıtlarına Koçkili, Koçkirlü olarak geçti.

Bu adlandırma zaman içinde evrile çevrile Koçgiri'ye dönüştü..

'Koçgiri'lilerin kurdugu devletin başkenti Divrigi idi. Bu devletin ruhani merkezi ise Karahöyük (Bugünkü Hacı Bektaş,) mabediydi. Bu dergahın bulundugu bölge de konfederasyonunun bir parçasıydı ve konfederasyona adını veren efsanevi komutanın ismi ile anılıyordu: Kırısoçheri

On ikinci yüzyıldan sonra Türkçe bölgede hakim dil haline geldi. Kırısoçheri adı da Türkçeleşti Kırşehri oldu.

Alevilerin destanlaştırarak toplumsal belleklerinin bir parçası haline getirdikleri Hüseyin Gazi ve Battal Gazi işte bu Koçgiri konfederasyonunun kurucusu ve komutanlarıdırlar. Onların gerçek isimleri Carbeas ve Chrysocheir'dir.

Carbeas'ın Divrigi (başkent) İmranlı, Zara, Refahiye ve Hafik'i içine alan bölgede kurdugu, Kırısoçher ile gücünün doruguna erişen bu devlet; Aslında Koçgirililer'in kurdugu bir Alevi devletiydi.

Battalnameler Koçgirililer adını verdigimiz Alevi konfederasyonunun Bizanslılar ile yaptıkları mücadeleyi anlatan halk destanlarıdırlar.

Hıristiyan kilisesine karşı kurulan konfederasyona en büyük destegin Kuzey Batı Dersim'den gelmesinin bir sebebi vardı.

Yedinci yüzyılda bu bölgede Silvanus adında bir mürşit yaşadı. Silvanus bir ozandı ve ozanlık geleneginin kurucusur yani piriydi. Onun yaşadıgı yüzyılda İstanbul'unda Bizans'ın imparatorluk makamında oturan IV. Konstantin'in (668-685) Orta Anadolu'da ortaya çıkan Hıristiyanlık karşıtı bir isyanı bastırmak için geniş yetkilerle donattıgı bir görevlisini şebinkarahisar'a 'a gönderdi. Sebinkarahisar'dan Kuzey Batı Dersim'e geçen İmpartorluk görevlisi Silvanus'u tutukladı . Önce onu ikna ederek yolundan döndürmeye çalıştı. Silvanus tavrından ve davasından ödün vermedi. Bunun üzerine Bizans görevlisi önceden meydana topladıgı aralarında Silvanus'un müritlerinin de bulundugu kalabalıga Silvanus'u taşlamalarını emretti. Silvanus'un müritleri bir kişi hariç pirlerini taşa tutmaktansa ölmeyi tercih ettiler. Silvanus'a ilk ve tek taşı ögrencisi ve evlatlıgı attı.

Bu hikaye resmi tarihin on altıncı yüzyılda taşımaya çalıştıgı ancak bu yüzyılda yaşadıgını bir türlü kanıtlayamadıgı Pir Sultan Abdal'ın gerçek yaşam öyküsüdür. Bu öykü 610 yılında Kuzey Batı Dersim'de hala onun adını taşıyan (Silvus Dagı) bir kutsal tepenin eteklerinde başladı ve 680 yılında Bedehton ovasının kuzeyinde hüzünlü bir şekilde son buldu.

Koçgiri üzerine yaptıgım geniş araştırmayı belki de gereginden fazla özetleyerek yukarıda vermeye çalıştım. Bu sunumu beni soru yagmuruna tutan Koçgiri'li dostları daha fazla bekletmemek adına kitabın yayınlanmasını beklemeden erkenden yaptım.

Alevi Esnaflarına Cevap

Ben Koçgiri'liyim, köküm Dersim'den gelir. Resmi yazıcıların elinde oyuncak olmuş, hurafeler içinde kaybolup gitmiş olan asıl tarihimi -elimden geldigi kadar- arayıp bulmaya, bulup yazmaya, yazıp yaygınlaştırmaya çalışıyorum.

Yüzyıllardır, sizin tarihiniz oralarda diye bizleri Necef çöllerine, Asya steplerine sürenler, bizleri kör kuyularda boganlar, geçmişimizi çalanlar, tarihimizi tarumar edenler, şimdi çıkmışlar ortaya diyorlar ki; 'Erdogan Çınar, kitaplarında Hıristiyanlıgın bir mezhebi olan Paulikienizmi Alevilik; kiliselerini Alevi ocagı; kilise kurucularını Alevi dedesi;' olarak sunuyor.

Onların gözünde;

-Kiliseye gitmeyen, Kiliseyi, kilisenin dogmalarını, kurumları, kilise hiyerarşisini ve kilise ruhban sınıfının otoritesini reddeden, -Hıristiyan azizlerine, kutsal ekmege ve ikonlara yapılan kutsal ibadete de vaftize karşı çıkan , Hz. İsa'nın düpedüz bir insan oldugunu, onun babasın dünyanın yaratıcısı olamayacagını savunan, Meryem'le ve onun bakireligi ile dalga geçen, Hıristiyanlarla İsa'yı haça germeyip, assalardı ipe mi tapacaktınız diye alay eden, Hıristiyan kilisesi ile tutuştugu savaşta yüz binlerce insanını feda eden bu insanlar Hıristiyan;

-Haklarında ne kadar kaynak varsa hepsinde bunların Hıristiyanların ibadet için toplandıkları o yapıya yani kiliseye gitmeyi reddettikleri için katledildikleri yazılan bu insanlar kilise mensubu;

-Hıristiyan kilisesinin en büyük düşman ilan ettigi Silvanus (Pir Sultan) bir papaz.

-Ben de bir Hıristiyan misyoneriyim.

Onlar benim yazdıklarım arasından cımbızla cümleler çekip bu cümleler üzerinden gündem belirlemeye çalışıyorlar. Ben onlara diyorum ki; Benim ortaya koydugum bir 'Alevi tarih tezi' var. Bu tez bir bütündür.

İnsanları çagdışı, ilkel ve kafatasçı dürtülerle ajite etmeyi bir tarafa bırakın. Yetmiş iki millete aynı nazarla bakmayı temel prensip sayan Alevileri bu türden söylemlerle tahrik edemezsiniz. Pir Sultan Abdal Türk olmaz ise kıyamet mi kopar. Ahmet Edip Harabi Ermeni degil mi? Hangi Alevi ona saygıda kusur ediyor.

şia tarihini ve İslamiyet'in hilafet kavgalarını işte Aleviligin tarihi budur diye önümüze konuldugu günleri gerilerde bıraktık. Bu devir kapandı. Bunun dışında gerçek Alevi tarihine ilişkin geliştirdiginiz bir teziniz varsa getirin onu koyun meydana.

Aleviligin geçmişine dair, ne buldunuz da ortaya çıkardınız?

Aleviligin hangi karanlık noktasını aydınlattınız?

Çok bilindik hurafeleri derlemekten toplamaktan, yayınlamaktan başka ne yaptınız şimdiye kadar?

Sadede davet ediyorum sizleri. Eger benim Alevi tarih tezimi eleştirecekseniz, esasa gelin.

Nasıl oluyor da, Anadolu'da, binlerce yıldan bu yana kuşaktan kuşaga ve kulaktan kulaga aktarılarak bugüne gelen Battal Gazi menakıp ve destanlarında anlatım bulan olaylar, Carbeas ve Chrysocheir dönemi Anadolu'sunda yaşanan tarihi olaylarla, hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde bire bir örtüşüyor?

Nasıl oluyor da Carbeas Ankara yakınında Mamak'ta yaşamını yitiriyor, tesadüfe bakın aynı savaşta ve aynı yerde ve aynı zamanda Hüseyin Gazi'de Hakka yürüyor.

Nasıl oluyor da Battal Gazi ile Chrysocheir aynı savaşa katılıp , aynı yerde ve aynı zamanda Hakk'a yürüyorlar mezarları bile aynı yerde oluyor. (Sakın ola ki bir Emevi komutanının hayat hikayesini Battal Gazi budur diye anlatmaya kalkmayın)

Nasıl oluyor da; Aleviler Carbeas'ı, Chrysocheir'i böylesine sahiplenip, bagırlarına basıyorlar. Seyitgazi degahı,Hüseyingazi tepesi Aleviler tarafından neden bu kadar kutsal sayılıyor?

Nasıl oluyor da on altıncı yüzyılda yaşadı dediginiz Pir Sultan'ın bu yüzyılda yaşadıgının bir kanıtını bulup ortaya koyamıyorsunuz. Yüz elli milyon Osmanlı belgesi arasından bir tane kayıt bulup çıkaramıyorsunuz?

Benim tezim ortada. Hayır, bu anlatılanlar dogru degil diyorsanız. Karşı tezinizi dinleyelim. Aydınlatın bizleri.

Erdogan Çınar yalan söylüyor. Sizlerden duyalım. İşin dogrusunu sizler anlatın;

-Koçgiri konfederasyonunu oluşturan aşiretler anayurtlarını terk ederek İmranlı-Divrigi bölgesine, tam da Paulikiyan'ların yaşadıkları ve devlet kurdukları bölgeye ne zaman geldiler?

-Neden geldiler?

-Onları bir konfederasyon çatısı altında toplanmaya iten sebep neydi?

-Koçgiri adının kaynagı nedir? Bu konfederasyon neden bu isimle anılıyor?

-Daha önce Koçgiri'lilerin yaşadıkları bölgede, aynı şehirlerde, aynı köylerde yaşayan Bizans'ın ve Hıristiyan kilisesinin korkulu rüyası Paulikiyan'lara ne oldu, nereye gitti bu insanlar?

-Eger Pir Sultan Abdal on altıncı yüzyılda yaşadı diyorsanız. Nerede bunun belgesi, kaydı?

Varsa belgeniz? Koyun şu belgeyi masanın üzerine herkes görsün. Tartışma bitsin.Erdogan Çınar Pir Sultan'ı Ermeni yaptı, Yıldız dagı şebinkarahisar'ın güneyinde kalmaz , gibi ipe sapa gelmez detaylarla akılları bulandırmayın. Yıldız dagı şebinkarahisar'ın neresinde kalırsa kalsın, Pir Sultan Abdal'ın etnik kökeni ne olursa olsun, bu onun yaşadıgı yüzyılı degiştirmez.

Geçmişimizi çaldınız.

Tarihimizi tarumar ettiniz.

şimdi gerçege giden yola küçük bir ışık düştü.Tarihimizle tanışma, özümüzle kucaklaşma şansı yakaladık.

Ortalıgı yıkıyorsunuz , skandal, skandal diye.

Yüzyıllardır şia tarihini ve İslamiyet'in hilafet kavgalarını Alevi tarihi diye yutturdunuz bu millete. Aleviligin köklerini Asya steplerine, Arap çöllerine taşıdınız. O yazdıklarınız skandal degil de benim yazdıklarım mı skandal?

Alın size bir skandal daha:

Açıkça söylüyorum; 'ARAPLARIN BAYALİKA AVRUPALILARIN PAULİKİYAN OLARAK ADLANDIRDIKLARI İNSANLAR ASLINDA KOÇGİRİ'LİLERDİR.

Bence siz hiç vakit kaybetmeyin çökün bilgisayarlarınızın başına. Erdogan Çınar bu sefer de Koçgiri'lileri Hıristiyan yaptı, diye saga sola mesajlar göndermeye başlayın.

Tahrik edin Koçgiri'lileri.

Dersim'lileri zıvanadan çıkarın.

Aleviler'i ayaklandırın.

Cihat vaktidir. Din elden gidiyor çünkü.

Sonra üçünüz beşiniz bir araya gelin, bir kitap çıkarın. Kitabın kapagına da benim ismimi mutlaka yazın. şöyle yukarılara bir yere kendi isimlerinizin de üstünde olsun ki göze batsın, satışa katkısı olsun.

Bu ekonomik kriz ortamında bir de matbaaya borç takmayın

Erdogan ÇINAR

Dipnotlar 1) Bizanslı Hetetiklerin Tarihi- Bizans Dünyasında Hıristiyan Düalist Heretikler (650-1405), Yayına Hazırlayanlar Janet Hamilton-Bernard Hamilton-Barış Baysal, Kalkedon Yayınları, İstanbul, Mart 2010.
2) Age.










Ten fânidir can ölmez.
Çün gitti geri gelmez.
Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil….

Yunus Emre

Bu sitenin tasarımı, web sunucusu hizmeti ve bakımı Nous Information Technology tarafından yapılmaktadır.
Copyright © 2008 - 2010 Tüm Hakları Saklıdır.